Kıbrıs'ta Bir Kahraman Türk Casusu

Kıbrıs Barıs Harekatı'nın 48.yıl dönümü vesilesiyle bugün size Volkan ve Türk Mukavemet Teşkilatı'nda yer almış ve önemli görevlerde bulunmuş birinden bahsetmek istiyorum.

(20 Temmuz 2022 yılında Twitter hesabım üzerinden yayınladığım tweet dizisidir.) 


1957 yılının yazında EOKA Türklere ve İngilizlere karşı düzenlediği eylemler ile Kıbrıs'ı kana bulamıştı.Olaylara karşı yanlı duruş sergileyen ve Türklere karşı yapılan eylemlere duyarsız kalan İngiliz yönetiminde Türklerin kendini savunmak adına örgütlenmeleri geçikmemişti. İşte tamda bu çatışma ortamında karşımıza çıkıyor Gülten (Tuncel) Tilki.

Gülten(Tuncel)Tilki
Gülten(Tuncel) Tilki
Arkadaşlarının Gülten olarak hitap ettiği Tuncel, Lefkoşa Ortaköylü Hasan Ağa ile 
Emine Hanım’ın 6 çocuğundan dördüncüsüdür. Kendisinden önce doğan erkek kardeşinin ölmesi üzerine dönemin zor şartları içerisinde babasının yeni bir nüfus kağıdı çıkarma konusunda yaşadığı zorluktan dolayı kardeşinin kimliği kendisine verildi. Her ne kadar resmi kimliğinde ismi “Tuncel” olarak geçse de onu herkes “Gülten” ismiyle bilmektedir.

17 yaşında Viktorya Kız Lisesi’nde okuyan genç bir kızken tanışır EOKA terörüyle. Kıbrıslı Türklerin kendilerini korumaya yönelik teşkilatlanma çabaları sırasında çatışmaların içerisinde bulur kendisini.

Dr. Fazıl Küçük’ün kurduğu Volkan teşkilatı da görev yapmak isteyen herkesi olduğu gibi özellikle Lefkoşa’da Viktorya Kız Lisesi öğrencisi genç kızları Rum terörüne karşı can ve namuslarını koruyabilmek ve çeşitli görevleri yerine getirmek amacıyla örgüte almaktadır.

Lefkoşa’da bulunan Ortaköy spor kulübünde yemin ettirilen Kıbrıslı Türk genç kızlar kendilerine kuryelik, istihbarat, istihbarata karşı koyma, silahlı mukavemet, propaganda gibi psikolojik harp ve gerilla harbi bağlamında çeşitli görevler verilir.

Ayrıca teşkilata alınan kızlar EOKA terörüne karşı kontrespiyonaj faliyeyetleri için örgütünün faaliyette bulunduğu yerlerde bazen ajan, bazen kurye olarak gönderilmektedir.

Gülten (Tuncel) Tilki de Viktorya Kız Lisesi’nden arkadaşları Ayfer Hasan, Ümran Behiç, Selma Hasan, Sevim Ülfet’le Lefkoşa’da Ortaköy Spor Kulübü’nün lokalinde silah, bayrak ve Kur’an üzerine yemin ettirilerek teşkilata alınır.

Tarihi Ortaköy Camii
Tarihi Ortaköy Camii
Ve Ortaköy spor kulübü binasıyla Kıbrıs adasının minaresiz tek camisi olma özelliği 
taşıyan Ortaköy Camisinde teşkilatın toplantılarına katılmaya başlar.
Image

Gülten Tilki de ailesinin bütün bireyleri gibi TMT için mücadele etmeye başlar ve kendisine verilen görevleri kahramanca yerine getirir.

EOKA mensuplarının toplandıkları bölgelere giderler, İngiliz üslerinde casus olarak çalışırlar ve EOKA’nın nerelere baskın yapacağını öğrenip kimsenin dikkatini çekmeyecek şekilde görevi tamamlayarak geri dönerler.

Gülten Tilki mükemmel İngilizce ve Rumca bilmesi sayesinde sızma görevlerini rahatlıkla yerine getirmektedir. Yaklaşık 8 ay boyunca İngiliz askeri özerk bölgesindeki Agrotur ve Dikelya İngiliz askeri üslerinde hayatını tehlikeye atarak casusluk yapar. Bu görevlerden birinde yakalanmaktan kıl payı kurtulur. O günü kendisinden okuyalım:

"Olayların patlak verdiği o dönemde Lefkoşa’da Ortaköy’ün içinde oturuyorduk. Mağusa milletvekili olan, çok iyi görüştüğümüz, konuştuğumuz ve devamlı yardımını gördüğümüz Dr. Hasan Adnan Güvener vardı.

Kendisi Dr. Küçük’ün adamıydı. Bir gün Ortaköy’de oturduğumuz mahalleye geldiler, bizi bir yerde topladılar. Bu toplantılar genellikle spor kulüplerinde oluyordu. ‘Bizimle çalışacak kimler var? Cesur, gözü pek adam lazım bize.’ dediler.

Ayfer Hasan, Selma Hasan, 30 Ağustos 1957 akşamı Küçük Kaymaklı’da bir patlama sonucu hayatını kaybeden 9 Eylül yeraltı örgütü liderlerinden Ulus Ülfet’in kız kardeşi Sevim, Ümran Behiç vardı, ben vardım. Bizi görevlendirdiler.

Diğer mahallelerden başkalarını da seçtiler ve buluşma yerimiz olan Kuruçeşme’deki okuldan seyyar hastaneye çevrilen yere gelmemizi emrettiler. Toplantılarımızı hep hiç kimsenin ilgisini çekmeyecek yerlerde yapardık.Bazı akşamlar da Ortaköy Spor Kulübü binasında toplanır,

gençlerin ne yapacaklarını, görevlerinin ne olduğunu anlatırlardı bizlere. Hepimizin konumumuza uygun değişik görevleri olurdu.Bir gün aynı şekilde Doktor’dan bize görev geldi.

Baf Kapısı’nda bir fotoğrafçı dükkânına gitmemiz emredildi. Fotoğrafçı dükkânına girdik. Rumca konuşuyoruz; ancak bizi devamlı oralarda gördüklerinden bizden şüphelendiler. Hemen bölgeyi terk etmemiz emredildiğinden bisikletlerle bölgeden çıktık; ancak onlar da peşimize düştüler.

Fotoğraf stüdyosunda bulunan bir papaz ve adamları Digomo yoluna kadar, şimdiki Ortaköy İlkokulu’na kadar bizi takip ettiler. Ben ve yanımdaki arkadaşım değişik istikametlere yöneldik. Arkadaşım ara sokaklara dalarken ben de o köşede bulunan bir İngiliz’in evine girdim.

Derken diğer arkadaşların yardımlarıyla kurtulduk. Ertesi gün Rum gazetelerinde daha önceleri olduğu gibi yine bizimle ilgili yazılar vardı."

(Gülten Tilki ile 18 Mayıs 2003 tarihinde Anamur’daki evinde yapılan görüşme.)


Gülten Tilki bu görevler dışında adanın Yunanistan’a ilhakını önlemek ve Kıbrıs Türklerinin sesini duyurmak amacıyla yapılan mitinglere de katılır. Mitinglere karşı İngiliz askerlerinin tepkisi son derece sert olur.

Tarihe 27-28 Ocak olayları olarak geçen mitingde Gülten Tilki de vardır. Ön sıralarda pankart taşımakta iken İngiliz askerleri kalabalığa ateş açar ve askeri cipleri kalabalığın üzerine sürerler tamamıyla sivil olan Türkler İngiliz askeri ciplerinin altında ezilerek şehit olurlar.

Gülten Tilki'de ciplerden kaçışan kalabalık içindedir. Yere düşer İnğiliz askeri cipi parmaklarının üzerinden geçer ve bugün dahi parmaklarında o günün izlerini acıyla taşımasına neden olur. Yine o günleri Gülten Tilki'den okuyalım:

"…Sarayönü’nde büyük bir miting olacaktı. İngiliz askerleri Land Rover araçlarla miting alanındakilerin arasına daldılar. Arabalarıyla gelişigüzel bir ileri bir geri giderken 3-4 kişiyi gözlerimizin önünde ezip şehit ettiler.

Bu arada ben de yere düştüm, İngilizler ellerime basıp geçtiler. Belimde Türk bayrağı sarılıydı, bir elimde de gaz bidonu vardı. Orada Büyük Hamam’a saklanıp daha sonra Girne Kapısı’nı hemen dönünce Rumların meşhur Ford Garajı’nı yaktık.

İngilizler, bizim isimlerimizi bulamayınca miting sırasında çektikleri fotoğrafları gazeteler ve televizyon aracılığıyla yayımlayıp bizi de kara listeye aldılar ve hakkımızda ölüm emri verdiler."

(Gülten Tilki ile 16 Nisan 2004 tarihinde Anamur’da kendi evinde yapılan görüşme.)

İngilizler mitingde çektikleri fotoğrafları gazeteler aracılığıyla yayımlayıp onu da kara listeye alırlar ve hakkında ölüm emri verirler. Gülten Tilki’nin akrabası olan ve Kıbrıs’ta Inspector Fox (Müfettiş Tilki) olarak bilinen polis müfettişi Mehmet Sait Tilki de ona “Kızım bu İngilizler seninle ilgili bazı planlar içindedir. Ortada fazla görünme.” deyince Tarihi Büyük Hamam’da iki gün saklanmak zorunda kalır. Bundan sonraki 2 yıl ise onun için tam bir ıstırap haline dönüşür.

Bir yandan Kıbrıs Türkleri için mücadele ederken bir yandan da yakalanmamaya çalışır, ta ki 21 Nisan 1960 gününe kadar. 21 Nisan 1960 günü evlenmek üzere Larnaka’dan gemiyle İskenderun’a gidecektir ve geminin kalkmasına az bir süre kala EOKA’cı polis ondan şüphelenir.

Polis pasaportunu, kimliğini ve biletini elinden alır ve beklemesini söyler. Tahta iskelede gergin bir bekleyiş başlar. Gülten Tilki'yi tanıyan Türk gümrük görevlisi “Kızım seni tutuklayacaklar. Hemen geminin içinde bir yerlere saklan.” diyince pasaportsuz, kimliksiz ve biletsiz bir şekilde gemiye koşar ve geminin makine dairesinde bir gres yağı varilinde saatlerce hiç kıpırdamadan saklanır. Gemi hareket edince gecenin karanlığında saklandığı makine dairesindeki varilden gizlice çıkar.

Yakalanmamak için güvertedeki cankurtaran sandallarının birinin içine saklanır. Bu saklanış İskenderun’a kadar 17 saat sürer. Gres yağı bidonunda saklandığından çok pis durumdadır. Gemi İskenderun'a demir atınca aç susuz ve yorgun bir şekilde anavana ayak basar.

Gülten(Tuncel) Tilki
Gülten(Tuncel) Tilki
Kimliksiz ve pasaportsuz oldugu için soruşturmaya alınır. Uzun soruşturmalar sonucunda gerçek durum ortaya çıktığında artık serbesttir; ancak hakkında verilen idam cezası nedeniyle uzun süre Kıbrıs adasına dönemeyecektir.

Bugün Türkiye’nin Kıbrıs’a en yakın noktası olan Anamur’da eşi Nazmi Bey’le mutlu bir hayat sürmektedir.
Image

 


Kaynakça


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Biz Bu Zulmatlar İçinden Çıkarız Bir Gün Olur."

ARPANET'ten ICANN'e: "The Internet"